Laisa 'alal lazeena aamanoo wa 'amilus saalihaati junaahun feemaa ta'imooo izaa mat taqaw wa aamanoo wa 'amilus saalihaati summat taqaw wa aamanoo summat taqaw wa ahsanoo; wallaahu yuhibbul muhsineen
İman edip iyi işlerde bulunanlara; çekindikleri, inandıkları ve iyi işlerde bulundukları, sonra gene çekinmede devam ettikleri, inançlarını güttükleri, sonra da gene çekinip durdukları ve iyilik ettikleri takdirde haram edilmeden önce yedikleri şeyler yüzünden bir vebal yok ve Allah iyilik edenleri sever.
Yaaa aiyuhal lazeena aamanoo la yabluwannnakumul laahu bishai'im minas saidi tanaaluhooo aideekum wa rimaahukum liya'lamal laahu mai yakhaafuhoo bilghaib; famani' tadaa ba'da zaalika falahoo 'azaabun aleem
Ey inananlar, Allah, onu görmeksizin de kendisinden korkan kişiyi ayırt etmek için ellerinizin ulaşabileceği, mızraklarınızın yetişebileceği avları avlanma hususunda sizi sınayacak mutlaka. Bundan sonra kim aşırı hareket ederse ona pek acı bir azap var.
Yaaa aiyuhal lazeena aamanoo laa taqtuslus saida wa antum hurum; wa man qatalahoo minkum mut'am midan fajazaaa'um mislu maa qatala minanna'ami yahkumu bihee zawaa 'adlim minkum hadyam baalighal Ka'bati aw kaffaaratun ta'aamu masaakeena aw 'adlu zaalika Siyaamal liyazooqa wabaala amrih; 'afal laahu 'ammaa salaf; wa man 'aada fayanta qimul laahu minh; wallaahu 'azeezun zuntiqaam
Ey inananlar, ihramdayken avlanmayın; içinizden kim, bir av hayvanını bilerek öldürürse sizden iki adalet sahibinin hükmüne göre cezası, öldürdüğü hayvanın benzeri olan ve Ka'be'ye götürülen bir hayvanı kurban etmek, yahut işlediği suça karşılık yoksulları doyurmak, yahut da bunlara denk olacak kadar oruç tutmaktır, böylece yaptığının cezasını tatması gerektir. Allah, geçmişte işlenen suçları bağışlamıştır. Fakat bundan böyle de kim bu suçu işlerse şüphe yok ki Allah öç alır ondan ve Allah üstündür, öç alıcıdır.
Uhilla lakum saidul bahri wa ta'aamuhoo mataa'al lakum wa lissaiyaarati wa hurrima 'alaikum saidul barri maa dumtum hurumaa; wattaqul laahal lazeee ilaihi tuhsharoon
Denizde avlanmak ve avladığını yemek, geçiminiz için size de, misafirlerinize de helal edilmiştir de ihramda bulunduğunuz müddetçe kara avı haram edilmiştir size. Çekinin o Allah'tan ki onun tapısında toplanacaksınız.
Ja'alal laahul Ka'batal Baital Haraama qiyaamal linnaasi wash Shahral Haraama walhadya walqalaaa'id; zaalika lita'lamooo annal laaha ya'lamu maa fis samaawaati wa maa fil ardi wa annal laaha bikulli shai'in 'Aleem
Allah, Kabe'yi hac ayını, kurbanı, kurbanlık olduğu bilinsin diye boynuna bir şey asılan hayvanları, insanların geçimine, düzenine sebep etti, böylece de şüphesiz olarak Allah'ın, göklerde ve yeryüzünde ne varsa hepsini bildiğini sizin de bilmenizi diledi ve Allah, şüphe yok ki her şeyi bilir.
yaaa aiyuhal lazeena aamanoo laa tas'aloo 'an ashyaaa'a in tubda lakum tasu'kum wa in tas'aloo 'anhaa heena yunazzalul Qur'aanu tubda lakum; 'afallaahu 'anhaa; wallaahu Ghafoorun Haleem
Ey inananlar, size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın Kur'an indirilirken bunlara ait bir şey sorarsanız hükmü açıklanır size, halbuki Allah geçmişti ondan, ona ait hükmü bildirmemişti ve Allah, suçları örter, rahimdir.
Maa ja'alal laahu mim baheeratinw wa laa saaa'ibatinw wa laa waseelatinw wa laa haaminw wa laakinnal lazeena kafaroo yaftaroona 'alallaahil kazib; wa aksaruhum laa ya'qiloon
Allah, ne bahireyi meşru kılmıştır, ne saibeyi, ne vasilayı, ne de hamı; fakat kafir olanlar, Allah'a, yalan yere iftira ederler ve onların çoğunun da aklı ermez.
Wa izaa qeela lahum ta'aalaw ilaa maaa anzalallaahu wa ilar Rasooli qaaloo hasbunaa maa wajadnaa 'alaihi aabaaa'anaa; awa law kaana aabaaa'uhum laa ya'lamoona shai'anw wa laa yahtadoon
Onlara, gelin Allah'ın indirdiğine ve Peygambere dendi mi bize yeter atalarımızın yapageldikleri şeyler, böyle bulduk biz derler. Fakat ya ataları da bir şey bilmiyorlardı ve doğru yola gitmiyorlardıysa.
Yaaa aiyuhal lazeena aamanoo 'alaikum anfusakum laa yadurrukum man dalla izah tadaitum; ilal laahi marji'ukum jamee'an fayunabbi'ukum bimaa kuntum ta'maloon
Ey inananlar, siz, kendinize bakın; doğru yolu buldunuzsa sapık kişi, size bir zarar veremez. Hepinizin de dönüp varacağı yer, Allah tapısıdır ve o mutlaka yaptığınız şeyleri bildirir size.
Yaaa aiyuhal lazeena aamanoo shahaadatu bainikum izaa hadara ahadakumul mawtu heenal wasiyyatis naani zawaa 'adlim minkum aw aakharaani min ghairikum in antum darabtum fil ardi fa asaabatkum museebatul mawt; tahbi soonahumaa mim ba'dis Salaati fa yuqsimaani billaahi inirtabtum laa nashtaree bihee samananw wa law kaana zaa qurbaa wa laa naktumu shahaadatal laahi innaaa izal laminal aasimeen
Ey inananlar, birinize ölüm gelip çatarsa aranızda vasiyet edeceğiniz zaman, sizden iki adil tanık bulunsun. Yolculuktaysanız ve gene size ölüm musibeti gelip çatacaksa sizden olmayan iki kişiyi de tanık tutabilirsiniz. Ancak onları, namazdan sonraya dek alıkoyun da akraba bile olsa Allah'ı bırakıp yerine hiçbir menfaati satın almayacağız, tanıklığımızı, Allah için gizlemeyeceğiz, gizlersek günahkarlardan olalım diye Allah'a yemin etsinler.
Fa in 'usira 'alaaa annahumas tahaqqaaa isman fa aakharaani yaqoomaani maqaamahumaa minal lazeenas tahaqqa 'alaihimul awlayaani fa yuqsimaani billaahi lashahaadatunaaa ahaqqu min shahaadatihimaaa wa ma'tadainaaa innaaa izal laminaz zaalimeen
O iki tanığın bir günahı hakkettikleri anlaşılırsa miras hakkında sahip olanlardan ve tanıklığa daha ziyade layık bulunanlardan iki kişi, onların yerine geçer, bizim tanıklığımız, onların tanıklığından daha doğrudur ve biz zulmetmedik, ettiysek zalimlerden olalım diye Allah'a yemin ederler.
Zaalika adnaaa ai yaatoo bishshahaadati 'alaa wajhihaaa aw yakhaafooo an turadda aimaanum ba'da aimaanihim; wattaqul laaha wasma'oo; wallaahu laa yahdil qawmal faasiqeen
Bu, hakkıyla tanıklık etmelerini, yahut yeminden sonra tanıklıklarının, yeminlerinin reddedilmesinden korkmamalarını sağlamaya daha yakındır. Ve çekinin Allah'tan ve dinleyin. Allah kötülükte, taşkınlıkta bulunan kavmi doğru yola sevk etmez.
O gün Allah, bütün peygamberleri toplayacak da ne cevap verildi size diyecek. Diyecekler ki: Bilgimiz yok bizim, şüphe yok ki sensin gizli şeyleri hakkıyla bilen.
Iz qaalal laahu yaa 'Eesab-na-Maryamaz kur ni'matee 'alaika wa 'alaa waalidatik; iz aiyattuka bi Roohil Qudusi tukallimun naasa fil mahdi wa kahlanw wa iz 'allamtukal kitaaba wal Hikmata wa Tawraata wal Injeela wa iz Takhluqu minat teeni kahai 'atit tairi bi iznee fatanfukhu feeha fatakoonu tairam bi iznee wa tubri'ul akmaha wal abrasa bi iznee wa iz tukhrijul mawtaa bi iznee wa iz kafaftu Baneee Israaa'eela 'anka iz ji'tahum bil baiyinaati fa qaalal lazeena kafaroo minhum in haazaaa illaa sihrum mubeen
An o zamanı ki Allah ey Meryemoğlu İsa, hatırla sana ve annene verdiğim nimetimi demişti, hatırla ki seni RuhülKudüs'le kuvvetlendirdim de beşikteyken de insanlarla konuştun, olgunluk çağında da. Hani sana kitabı, hikmeti, Tevratı ve İncil'i öğretmiştim. Hani topraktan kuş şeklinde bir şey yapardın iznimle de ona üfürürdün, o da iznimle kuş olurdu ve anadan doğma körün gözünü açar, abraş illetine uğrayanı o illetten kurtarırdın iznimle ve hani ölüyü, iznimle mezardan çıkarmış, diriltmiştin. Hani, İsrailoğullarına apaçık delillerle geldiğin zaman onlardan kafir olanlar, bu ancak açık bir büyü demişlerdi de ben seni kurtarmıştım onların elinden.
Iz qaalal hawaariyyoona yaa 'Eesab na Maryama hal yastatee'u Rabbuka ai yunaz zila 'alinaa maaa'idatam minas samaaa'i qaalat taqul laaha in kuntum mu'mineen
Hani Havariler, ey Meryemoğlu İsa demişlerdi, Rabbin, bize gökten bir sofra yemek indirebilir mi? İsa da inanmışsanız demişti, çekinin Allah'tan.
Qaaloo nureedu an naakula minhaa wa tatam'inna quloo bunaa wa na'lama an qad sadaqtana wa nakoona 'alaihaa minash shaahideen
Demişlerdi ki: İstiyoruz ki o yemekten yiyelim, kalplerimiz tam bir inanca ulaşsın ve bilelim ki sen bize doğru söylüyorsun ve buna da tanık olalım biz.
Qaala 'Eesab nu Maryamal laahumma Rabbanaaa anzil 'alainaa maaa'idatam minas samaaa'i takoonu lanaa 'eedal li awwalinaa wa aakirinaa wa Aayatam minka warzuqnaa wa Anta khairur raaziqeen
Meryemoğlu İsa, Rabbimiz demişti, bize gökten bir sofra yemek indir de bugün, hem önce gelenlerimize bayram olsun, hem sonra gelenlerimize, hem de senden bir delil olsun; sen bizi rızıklandır ve sen, rızık verenlerin en hayırlısısın.
Allah, onu size indireceğim ben, fakat bundan sonra içinizden kafir olanı öyle bir azapla azaplandıracağım ki demişti, alemler içinde hiçbir kimseyi o çeşit azaplandırmam.
Wa iz qaalal laahu yaa 'Eesab na Maryama 'a-anta qulta linnaasit takhizoonee wa ummiya ilaahaini min doonil laahi qaala Subhaanaka maa yakoonu leee anaqoola maa yakkoonu leee an aqoola maa laisa lee bihaqq; in kuntu qultuhoo faqad 'alimtah; ta'lamu maa fee nafsee wa laaa a'almu maa fee nafsik; innaka Anta 'Allaamul Ghuyoob
Ve hani Allah, ey Meryemoğlu İsa diyecek, sen misin insanlara, Allah'ı bırakın da beni ve annemi iki tanrı tanıyın diyen? İsa da seni noksan sıfatlardan arı bilirim diyecek, hakkım olmayan bir sözü söyleyemem ki ben. Böyle bir söz söylediysem elbette bilirsin bunu. Benim içimde ne varsa hepsini mutlaka bilirsin sen. Fakat ben, senin bildiğini bilemem; şüphe yok ki sen gizli olan her şeyi, hakkıyla bilirsin.
Maa qultu lahum illaa maaa amartanee bihee ani'budul laaha Rabbeee wa Rabbakum; wa kuntu 'alaihim shaheedam maa dumtu feehim falammaa tawaffaitanee kunta Antar Raqeeba 'alaihim; wa Anta 'alaa kulli shai'in Shaheed
Onlara, ancak bana emrettiğini söyledim, Rabbime ve Rabbinize kulluk edin dedim. İçlerinde bulundukça gözetirdim, korurdum onları, fakat beni aldıktan sonra onların ne yaptıklarını sen gördün ve sen her şeye hakkıyla tanıksın.
Allah diyecek ki: Bugün, öyle bir gündür ki gerçeklerin gerçekliği fayda eder ancak. Onlarındır kıyılarından ırmaklar akan cennetler, ebedi kalırlar orada. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da ondan razı olmuşlardır. İşte budur en büyük kurtuluş.