بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
وَمَآءٍۢ مَّسْكُوبٍۢ
Wa maaa'im maskoob
Ve çağlayaçağlaya akan sular.
وَفَٰكِهَةٍۢ كَثِيرَةٍۢ
Wa faakihatin kaseerah
Ve birçok meyveler.
لَّا مَقْطُوعَةٍۢ وَلَا مَمْنُوعَةٍۢ
Laa maqtoo'atinw wa laa mamnoo'ah
Ne biter, zamanları geçer, ne yiyene yeme denir, yeter.
وَفُرُشٍۢ مَّرْفُوعَةٍ
Wa furushim marfoo'ah
ve yüksek döşekler.
إِنَّآ أَنشَأْنَٰهُنَّ إِنشَآءًۭ
Innaaa anshaanaahunna inshaaa'aa
Şüphe yok ki biz, onların eşlerini de yeniden yarattık.
فَجَعَلْنَٰهُنَّ أَبْكَارًا
Faja'alnaahunna abkaaraa
Onları, kız oğlan kız olarak halkettik.
عُرُبًا أَتْرَابًۭا
'Uruban atraabaa
Cilveli, şirin sözlü, eşlerine aşık ve onlarla yaşıt kıldık.
لِّأَصْحَٰبِ ٱلْيَمِينِ
Li as haabil yameen
Sağ taraf ehli için.
ثُلَّةٌۭ مِّنَ ٱلْأَوَّلِينَ
Sullatum minal awwa leen
Onlarda, evvelkilerden de birçok topluluk var.
وَثُلَّةٌۭ مِّنَ ٱلْءَاخِرِينَ
Wa sullatum minal aakhireen
Ve sonra gelenlerden de birçok topluluk.
وَأَصْحَٰبُ ٱلشِّمَالِ مَآ أَصْحَٰبُ ٱلشِّمَالِ
Wa as haabush shimaali maaa as haabush shimaal
Ve sol taraf ehli, ama ne de sol taraf ehli.
فِى سَمُومٍۢ وَحَمِيمٍۢ
Fee samoominw wa hameem
Onlar, iliklere kadar işleyen bir sam yeli içinde, kaynar sular içmedeler.
وَظِلٍّۢ مِّن يَحْمُومٍۢ
Wa zillim miny yahmoom
Ve karardıkça kararan bir dumanın gölgesindeler.
لَّا بَارِدٍۢ وَلَا كَرِيمٍ
Laa baaridinw wa laa kareem
Ne bir serinlik var, ne bir güzellik var.
إِنَّهُمْ كَانُوا۟ قَبْلَ ذَٰلِكَ مُتْرَفِينَ
Innaahum kaanoo qabla zaalika mutrafeen
Bundan önce onlar, nimetler içindeydi.
وَكَانُوا۟ يُصِرُّونَ عَلَى ٱلْحِنثِ ٱلْعَظِيمِ
Wa kaanoo yusirroona 'alal hinsil 'azeem
Ve büyük günahları yapmada ısrar ederlerdi.
وَكَانُوا۟ يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًۭا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
Wa kaanoo yaqooloona a'izaa mitnaa wa kunnaa turaabanw wa izaaman'ainnaa lamab'oosoon
Ve biz derlerdi, ölüp bir yığın toprak ve kemik olduktan sonra mı dirileceğiz?
أَوَءَابَآؤُنَا ٱلْأَوَّلُونَ
Awa aabaaa'unal awwaloon
Yoksa önceden gelip geçen atalarımız mı dirilecek?
قُلْ إِنَّ ٱلْأَوَّلِينَ وَٱلْءَاخِرِينَ
Qul innal awwaleena wal aakhireen
De ki: Şüphe yok, öncekiler de, sonra gelenler de.
لَمَجْمُوعُونَ إِلَىٰ مِيقَٰتِ يَوْمٍۢ مَّعْلُومٍۢ
Lamajmoo'oona ilaa meeqaati yawmim ma'loon
Elbette bilinen günün muayyen ve mukadder vaktinde toplanacaksınız.
ثُمَّ إِنَّكُمْ أَيُّهَا ٱلضَّآلُّونَ ٱلْمُكَذِّبُونَ
summa innakum ayyuhad daaalloonal mukazziboon
Sonra da siz ey yalanlayan sapıklar, şüphe yok ki.
لَءَاكِلُونَ مِن شَجَرٍۢ مِّن زَقُّومٍۢ
La aakiloona min shaja rim min zaqqoom
Zakkum ağacının meyvesinden yiyeceksiniz elbet.
فَمَالِـُٔونَ مِنْهَا ٱلْبُطُونَ
Famaali'oona minhal butoon
Derken karınlar, dolup şişecek.
فَشَٰرِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ ٱلْحَمِيمِ
Fashaariboona 'alaihi minal hameem
Derken üstüne, kaynar su içeceksiniz.
فَشَٰرِبُونَ شُرْبَ ٱلْهِيمِ
Fashaariboona shurbal heem
Derken susuzluk illetine uğrayıp içecekiçecek de kanmayacaksınız.
هَٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ ٱلدِّينِ
Haazaa nuzuluhum yawmad deen
Budur ceza günü ziyafetleri.
نَحْنُ خَلَقْنَٰكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ
Nahnu khalaqnaakum falaw laa tusaddiqoon
Biz yarattık sizi, hala mı gerçeklemezsiniz?
أَفَرَءَيْتُم مَّا تُمْنُونَ
Afara'aytum maa tumnoon
Görmez misiniz rahimlere döktüğüm bir katre suyu?
ءَأَنتُمْ تَخْلُقُونَهُۥٓ أَمْ نَحْنُ ٱلْخَٰلِقُونَ
'A-antum takhluqoo nahooo am nahnul khaaliqoon
Siz mi yaratıyorsunuz onu, yoksa biz mi yaratmadayız?
نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ ٱلْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ
Nahnu qaddarnaa baina kumul mawta wa maa nahnu bimasbooqeen
Biz takdir ettik aranızda ölümü ve kimse geçemez önümüze bizim.