بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
لَآ أُقْسِمُ بِيَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ
Laaa uqsimu bi yawmil qiyaamah
Andolsun kıyamet gününe.
وَلَآ أُقْسِمُ بِٱلنَّفْسِ ٱللَّوَّامَةِ
Wa laaa uqsimu bin nafsil lawwaamah
Ve andolsun kendini kınayıp duran nefse.
أَيَحْسَبُ ٱلْإِنسَٰنُ أَلَّن نَّجْمَعَ عِظَامَهُۥ
Ayahsabul insaanu al lan najm'a 'izaamah
Sanıyor mu insan, kemiklerini hiç mi toplayamayız?
بَلَىٰ قَٰدِرِينَ عَلَىٰٓ أَن نُّسَوِّىَ بَنَانَهُۥ
Balaa qaadireena 'alaaa an nusawwiya banaanah
Evet, değil kemiklerini, parmak uçlarını bile düzüp koşmaya gücümüz yeter.
بَلْ يُرِيدُ ٱلْإِنسَٰنُ لِيَفْجُرَ أَمَامَهُۥ
Bal yureedul insaanu liyafjura amaamah
Hayır, insan, ilerde olanı yalanlamak ister.
يَسْـَٔلُ أَيَّانَ يَوْمُ ٱلْقِيَٰمَةِ
Yas'alu ayyyaana yawmul qiyaamah
Ve kıyamet günü ne vakit diye sorar.
فَإِذَا بَرِقَ ٱلْبَصَرُ
Fa izaa bariqal basar
Ve şaşırıp gözler dikilince.
وَخَسَفَ ٱلْقَمَرُ
We khasafal qamar
Ve ay tutulunca.
وَجُمِعَ ٱلشَّمْسُ وَٱلْقَمَرُ
Wa jumi'ash shamusu wal qamar
Ve güneşle ay birleştirilince.
يَقُولُ ٱلْإِنسَٰنُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ ٱلْمَفَرُّ
Yaqoolul insaanu yaw ma 'izin aynal mafarr
İnsan der ki o gün, nerede kaçacak yer?
كَلَّا لَا وَزَرَ
Kallaa laa wazar
Hayır, yok kaçacak, sığınacak yer.
إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ ٱلْمُسْتَقَرُّ
Ilaa rabbika yawma 'izinil mustaqarr
O gün Rabbinin katındadır karar edilecek yer.
يُنَبَّؤُا۟ ٱلْإِنسَٰنُ يَوْمَئِذٍۭ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ
Yunabba 'ul insaanu yawma 'izim bimaa qaddama wa akhkhar
O gün önce yaptığı da haber verilir insana, sonra yaptığı da.
بَلِ ٱلْإِنسَٰنُ عَلَىٰ نَفْسِهِۦ بَصِيرَةٌۭ
Balil insaanu 'alaa nafsihee baseerah
Hayır, insanın azası, aleyhine tanıklık eder.
وَلَوْ أَلْقَىٰ مَعَاذِيرَهُۥ
Wa law alqaa ma'aazeerah
Özürlerini ortaya dökse de.
لَا تُحَرِّكْ بِهِۦ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِۦٓ
Laa tuharrik bihee lisaa naka lita'jala bih
Vahyi, acele edip okumak için dilini oynatıp durma.
إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُۥ وَقُرْءَانَهُۥ
Inna 'alainaa jam'ahoo wa qur aanah
Şüphe yok ki onu toplayıp unutturmamak da bize düşer, okumak ve tertib etmek de.
فَإِذَا قَرَأْنَٰهُ فَٱتَّبِعْ قُرْءَانَهُۥ
Fa izaa qaraanaahu fattabi' qur aanah
Onu okuduk mu, uy okuyuşuna.
ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُۥ
Summa inna 'alainaa bayaanah
Onu anlatıp bildirmek de şüphesiz, bize düşer.
كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ ٱلْعَاجِلَةَ
Kallaa bal tuhibboonal 'aajilah
Hayır, siz geçip gideni seversiniz.
وَتَذَرُونَ ٱلْءَاخِرَةَ
Wa tazaroonal Aakhirah
Ve ahireti bırakırsınız.
وُجُوهٌۭ يَوْمَئِذٍۢ نَّاضِرَةٌ
Wujoohuny yawma 'izin naadirah
O gün yüzler parlar, güzelleşir.
إِلَىٰ رَبِّهَا نَاظِرَةٌۭ
Ilaa rabbihaa naazirah
Ve Rablerine bakar.
وَوُجُوهٌۭ يَوْمَئِذٍۭ بَاسِرَةٌۭ
Wa wujoohuny yawma 'izim baasirah
Ve yüzler, asılır, kararır.
تَظُنُّ أَن يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌۭ
Tazunnu any yuf'ala bihaa faaqirah
Bellerini kıracak bir felaketi bekler.
كَلَّآ إِذَا بَلَغَتِ ٱلتَّرَاقِىَ
Kallaaa izaa balaghatit taraaqee
Hayır; can, köprücük kemiklerine gelince.
وَقِيلَ مَنْ ۜ رَاقٍۢ
Wa qeela man raaq
Ve bir okuyup üfleyen yok mu denince.
وَظَنَّ أَنَّهُ ٱلْفِرَاقُ
Wa zanna annahul firaaq
Ve şüphe yok ki bu çağın, bir ayrılık çağı olduğunu anlayınca.
وَٱلْتَفَّتِ ٱلسَّاقُ بِٱلسَّاقِ
Waltaffatis saaqu bissaaq
Ve baldır, baldıra dolaşınca.
إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ ٱلْمَسَاقُ
Ilaa rabbika yawma'izinil masaaq
O gün, Rabbinin tapısına götürülür.
فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّىٰ
Falaa saddaqa wa laa sallaa
O, ne birşeyi vermiştir sadaka olarak, ne namaz kılmıştır.
وَلَٰكِن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ
Wa laakin kazzaba wa tawalla
Ve fakat yalanlamıştır, yüz çevirmiştir.
ثُمَّ ذَهَبَ إِلَىٰٓ أَهْلِهِۦ يَتَمَطَّىٰٓ
Summa zahaba ilaaa ahlihee yatamatta
Sonra da salınasalına yakınlarının yanına gitmiştir.
أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰ
Awlaa laka fa awlaa
Kötülük sana gerek, gene de kötülük sana.
ثُمَّ أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰٓ
Summa awlaa laka fa awla
Sonra da kötülük sana gerek de gene kötülük sana.
أَيَحْسَبُ ٱلْإِنسَٰنُ أَن يُتْرَكَ سُدًى
Ayahsabul insaanu anyytraka sudaa
Yoksa insan, sanır mı ki kendi keyfine bırakılır?
أَلَمْ يَكُ نُطْفَةًۭ مِّن مَّنِىٍّۢ يُمْنَىٰ
Alam yaku nutfatam mim maniyyiny yumnaa
Erlik suyundan dökülen bir katre değil miydi?
ثُمَّ كَانَ عَلَقَةًۭ فَخَلَقَ فَسَوَّىٰ
Summa kaana 'alaqata fakhalaq fasawwaa
Sonra bir kan pıhtısı oldu da onu yarattı, azasını düzüp koştu.
فَجَعَلَ مِنْهُ ٱلزَّوْجَيْنِ ٱلذَّكَرَ وَٱلْأُنثَىٰٓ
Faja'ala minhuz zawjayniz zakara wal unsaa
Derken ondan da erkek, dişi, çiftler yarattı.
أَلَيْسَ ذَٰلِكَ بِقَٰدِرٍ عَلَىٰٓ أَن يُحْۦِىَ ٱلْمَوْتَىٰ
Alaisa zaalika biqaadirin 'alaaa any yuhyiyal mawtaa
Bunları yapanın, ölüyü diriltmeye gücü mü yetmez?