طه

Taa-Haa

Taa-Haa

Meccan
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ

20:1

طه
Taa-Haa
Tâ, Hâ.

20:2

مَآ أَنزَلْنَا عَلَيْكَ ٱلْقُرْءَانَ لِتَشْقَىٰٓ
Maaa anzalnaa 'alaikal Qur-aana litashqaaa
Biz bu Kur'an'ı sana, zahmet çekesin, bedbaht olasın diye indirmedik;

20:3

إِلَّا تَذْكِرَةًۭ لِّمَن يَخْشَىٰ
Illaa tazkiratal limany yakshaa
Saygıyla ürperene bir hatırlatma/düşündürme/öğüt verme olsun diye indirdik.

20:4

تَنزِيلًۭا مِّمَّنْ خَلَقَ ٱلْأَرْضَ وَٱلسَّمَٰوَٰتِ ٱلْعُلَى
Tanzeelam mimman khalaqal arda was samaawaatil 'ulaa
Yeri ve o yüce mi yüce gökleri yaratandan bir vahiy olarak indirdik.

20:5

ٱلرَّحْمَٰنُ عَلَى ٱلْعَرْشِ ٱسْتَوَىٰ
Ar-Rahmaanu 'alal 'Arshis tawaa
O Rahman, arş üzerine egemenlik kurmuştur.

20:6

لَهُۥ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَمَا تَحْتَ ٱلثَّرَىٰ
Lahoo maa fis samaawaati wa maa fil ardi wa maa bainahumaa wa maa tahtassaraa
Göklerde, yerde, onların arasında, toprağın bağrında ne varsa O'nundur.

20:7

وَإِن تَجْهَرْ بِٱلْقَوْلِ فَإِنَّهُۥ يَعْلَمُ ٱلسِّرَّ وَأَخْفَى
Wa in tajhar bilqawli fainnahoo ya'lamus sirra wa akhfaa
Sen bu sözü açıkça duyuracaksan da O, gizliyi de bilir, gizliden daha gizliyi de...

20:8

ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ لَهُ ٱلْأَسْمَآءُ ٱلْحُسْنَىٰ
Allaahu laaa ilasha illaa Huwa lahul Asmaaa'ul Husnaa
Allah'tır O. İlah yok O'ndan başka. Esmaül Hüsna, en güzel isimler O'nundur.

20:9

وَهَلْ أَتَىٰكَ حَدِيثُ مُوسَىٰٓ
Wa hal ataaka hadeesu Moosa
Ulaştı mı sana Mûsa'nın haberi?

20:10

إِذْ رَءَا نَارًۭا فَقَالَ لِأَهْلِهِ ٱمْكُثُوٓا۟ إِنِّىٓ ءَانَسْتُ نَارًۭا لَّعَلِّىٓ ءَاتِيكُم مِّنْهَا بِقَبَسٍ أَوْ أَجِدُ عَلَى ٱلنَّارِ هُدًۭى
Iz ra aa naaran faqaala li alhlihim kusooo inneee aanastu naaral la'alleee aateekum minhaa biqabasin aw ajidu 'alan naari hudaa
Hani, bir ateş görmüştü de ailesine şöyle demişti: "Bekleyin! Gözüme bir ateş ilişti. Olabilir ki, ondan size bir kor parçası getiririm, yahut onun üzerinde bir kılavuz bulurum."

20:11

فَلَمَّآ أَتَىٰهَا نُودِىَ يَٰمُوسَىٰٓ
Falammaaa ataahaa noodiya yaa Moosaa
Onun yanına geldiğinde kendisine "Mûsa!" diye seslenildi.

20:12

إِنِّىٓ أَنَا۠ رَبُّكَ فَٱخْلَعْ نَعْلَيْكَ ۖ إِنَّكَ بِٱلْوَادِ ٱلْمُقَدَّسِ طُوًۭى
Inneee Ana Rabbuka fakhla' na'laika innaka bilwaadil muqaddasi Tuwaa
"Benim ben, senin Rabbin! Hadi, pabuçlarını çıkar; sen kutsal vadide, Tuva'dasın."

20:13

وَأَنَا ٱخْتَرْتُكَ فَٱسْتَمِعْ لِمَا يُوحَىٰٓ
Wa anakhtartuka fastami' limaa yoohaa
"Ve ben seni seçtim; o halde vahyedilecek olanı dinle!"

20:14

إِنَّنِىٓ أَنَا ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّآ أَنَا۠ فَٱعْبُدْنِى وَأَقِمِ ٱلصَّلَوٰةَ لِذِكْرِىٓ
Innaneee Anal laahu laaa ilaaha illaa Ana fa'budnee wa aqimis-salaata lizikree
"Hiç kuşkulanma ki ben Allah'ım! İlah yoktur benden başka! O halde bana ibadet et ve namazını/duanı, beni hatırlayıp anmak için yerine getir."

20:15

إِنَّ ٱلسَّاعَةَ ءَاتِيَةٌ أَكَادُ أُخْفِيهَا لِتُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍۭ بِمَا تَسْعَىٰ
Innas Saa'ata aatiyatun akaadu ukhfeehaa litujzaa kullu nafsim bimaa tas'aa
"Kuşku duyma ki o saat gelecektir. Onu neredeyse gizliyorum ki, her benlik gayretinin karşılığını elde etsin."

20:16

فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا مَن لَّا يُؤْمِنُ بِهَا وَٱتَّبَعَ هَوَىٰهُ فَتَرْدَىٰ
Falaa yasuddannnaka 'anhaa mal laa yu'minu bihaa wattaba'a hawaahu fatardaa
"O halde ona inanmayıp keyfi peşinde giden, seni ondan yüz geri etmesin. Yoksa perişan olursun."

20:17

وَمَا تِلْكَ بِيَمِينِكَ يَٰمُوسَىٰ
Wa maa tilka bi yamee nika yaa Moosaa
"Nedir o sağ elindeki ey Mûsa?"

20:18

قَالَ هِىَ عَصَاىَ أَتَوَكَّؤُا۟ عَلَيْهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَىٰ غَنَمِى وَلِىَ فِيهَا مَـَٔارِبُ أُخْرَىٰ
Qaala hiya 'asaaya atawakka'u alaihaa wa ahushshu bihaa 'alaa ghanamee wa liya feehaa ma aaribu ukhraa
Cevap verdi: "O, benim asamdır. Ona dayanırım, onunla koyunlarıma ağaçtan yaprak indiririm. Onda, işime yarayan başka özellikler de vardır."

20:19

قَالَ أَلْقِهَا يَٰمُوسَىٰ
Qaala alqihaa yaa Moosaa
Buyurdu: "Yere at onu ey Mûsa!"

20:20

فَأَلْقَىٰهَا فَإِذَا هِىَ حَيَّةٌۭ تَسْعَىٰ
Fa-alqaahaa fa -izaa hiya haiyatun tas'aa
O da onu attı. Bir de ne görsün, bir yılan olmuş o, koşuyor...

20:21

قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ ۖ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا ٱلْأُولَىٰ
Qaala khuzhaa wa laa ta khaf sanu'eeduhaa seeratahal oolaa
Buyurdu: "Al onu, korkma! Biz onu ilk görünümüne döndüreceğiz."

20:22

وَٱضْمُمْ يَدَكَ إِلَىٰ جَنَاحِكَ تَخْرُجْ بَيْضَآءَ مِنْ غَيْرِ سُوٓءٍ ءَايَةً أُخْرَىٰ
Wadmum yadaka ilaa janaahika takhruj baidaaa'a min ghairi sooo'in Aayatan ukhraa
"Bir de elini koynuna sok! Bir başka mucize olarak lekesiz, bembeyaz bir halde çıksın."

20:23

لِنُرِيَكَ مِنْ ءَايَٰتِنَا ٱلْكُبْرَى
Linuriyaka min Aayaatinal Kubra
"Böylece sana en büyük mucizelerimizden bazılarını göstereceğiz."

20:24

ٱذْهَبْ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُۥ طَغَىٰ
Izhab ilaa Fir'awna innahoo taghaa
"Firavun'a git; çünkü o, azdı."

20:25

قَالَ رَبِّ ٱشْرَحْ لِى صَدْرِى
Qaala Rabbish rah lee sadree
Mûsa dedi: "Rabbim, göğsümü açıp genişlet;

20:26

وَيَسِّرْ لِىٓ أَمْرِى
Wa yassir leee amree
İşimi bana kolaylaştır."

20:27

وَٱحْلُلْ عُقْدَةًۭ مِّن لِّسَانِى
Wahlul 'uqdatam milli saanee
"Dilimden düğümü çöz,

20:28

يَفْقَهُوا۟ قَوْلِى
Yafqahoo qawlee
Ki sözümü iyi anlasınlar."

20:29

وَٱجْعَل لِّى وَزِيرًۭا مِّنْ أَهْلِى
Waj'al lee wazeeram min ahlee
"Bana ailemden bir yardımcı ver,

20:30

هَٰرُونَ أَخِى
Haaroona akhee
Kardeşim Hârun'u."
Share: