بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
وَٱلْعَٰدِيَٰتِ ضَبْحًۭا
Wal'aadi yaati dabha
Andolsun soluya soluya koşanlara.
فَٱلْمُورِيَٰتِ قَدْحًۭا
Fal moori yaati qadha
Tırnaklarıyle bastıkça taştan kıvılcım saçanlara.
فَٱلْمُغِيرَٰتِ صُبْحًۭا
Fal mugheeraati subha
Sabah çağı, düşmanı basanlara.
فَأَثَرْنَ بِهِۦ نَقْعًۭا
Fa atharna bihee naq'a
Derken her yanı toza, dumana boğanlara.
فَوَسَطْنَ بِهِۦ جَمْعًا
Fawa satna bihee jam'a
Derken düşman topluluğunun ta ortasına dalanlara.
إِنَّ ٱلْإِنسَٰنَ لِرَبِّهِۦ لَكَنُودٌۭ
Innal-insana lirabbihee lakanood
Şüphe yok ki insan, Rabbine karşı pek inatçıdır, pek nankördür.
وَإِنَّهُۥ عَلَىٰ ذَٰلِكَ لَشَهِيدٌۭ
Wa innahu 'alaa zaalika la shaheed
Ve şüphe yok ki o, buna tanıktır.
وَإِنَّهُۥ لِحُبِّ ٱلْخَيْرِ لَشَدِيدٌ
Wa innahu lihubbil khairi la shadeed
Ve şüphe yok ki insan, hayrına yarıyan malamülke karşı da pek düşkündür, pek nekestir.
۞ أَفَلَا يَعْلَمُ إِذَا بُعْثِرَ مَا فِى ٱلْقُبُورِ
Afala ya'lamu iza b'uthira ma filquboor
Fakat bilmez mi ki kabirlerdekiler, dışarı çıkınca.
وَحُصِّلَ مَا فِى ٱلصُّدُورِ
Wa hussila maa fis sudoor
Ve gönüllerdekiler, meydana vurulup bilinince.
إِنَّ رَبَّهُم بِهِمْ يَوْمَئِذٍۢ لَّخَبِيرٌۢ
Inna rabbahum bihim yauma 'izil la khabeer
Şüphe yok ki Rabbin, o gün, onların her şeyini bilir elbette.