بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
وَٱلنَّٰزِعَٰتِ غَرْقًۭا
Wan naazi 'aati gharqa
Andolsun şiddetle çekip alanlara.
وَٱلنَّٰشِطَٰتِ نَشْطًۭا
Wan naa shi taati nashta
Ve neşeli neşeli yürüyenlere.
وَٱلسَّٰبِحَٰتِ سَبْحًۭا
Wass saabi-haati sabha
Ve yüze yüze gidenlere.
فَٱلسَّٰبِقَٰتِ سَبْقًۭا
Fass saabi qaati sabqa
Ve herkesi geçenlere.
فَٱلْمُدَبِّرَٰتِ أَمْرًۭا
Fal mu dab-bi raati amra
Ve işi tedbirle yapanlara.
يَوْمَ تَرْجُفُ ٱلرَّاجِفَةُ
Yawma tarjufur raajifa
O gün, bir sarsıntıdır, sarsar.
تَتْبَعُهَا ٱلرَّادِفَةُ
Tatba'u har raadifa
Ardından bir sarsıntı daha gelir çatar.
قُلُوبٌۭ يَوْمَئِذٍۢ وَاجِفَةٌ
Quloobuny-yau maaiziw-waaji-fa
Yürekler, belinleyip korkar.
أَبْصَٰرُهَا خَٰشِعَةٌۭ
Absaa ruhaa khashi'ah
Gözleri yere dikilir.
يَقُولُونَ أَءِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِى ٱلْحَافِرَةِ
Ya qoo loona a-inna lamar doo doona fil haafirah
Onlar derler ki: Çukura atıldıktan sonra mı dirileceğiz de çıkacağız?
أَءِذَا كُنَّا عِظَٰمًۭا نَّخِرَةًۭ
Aizaa kunna 'izaa man-nakhirah
Ufalanmış bir kemik yığını haline geldikten sonra mı olacak bu iş?
قَالُوا۟ تِلْكَ إِذًۭا كَرَّةٌ خَاسِرَةٌۭ
Qaalu tilka izan karratun khaasirah.
Öyleyse derler, bu, pek ziyanlı bir dönüş.
فَإِنَّمَا هِىَ زَجْرَةٌۭ وَٰحِدَةٌۭ
Fa inna ma hiya zajratuw-waahida
Halbuki o, bir tek haykırış.
فَإِذَا هُم بِٱلسَّاهِرَةِ
Faizaa hum biss saahirah
Derken onlar dümdüz bir yerde toplanırlar.
هَلْ أَتَىٰكَ حَدِيثُ مُوسَىٰٓ
Hal ataaka hadeethu Musaa
Gelmedi mi Musa'ya ait söz sana?
إِذْ نَادَىٰهُ رَبُّهُۥ بِٱلْوَادِ ٱلْمُقَدَّسِ طُوًى
Iz nadaahu rabbuhu bil waadil-muqad dasi tuwa
Hani Rabbi, kutlu Tuva vadisinde nida etmişti ona.
ٱذْهَبْ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُۥ طَغَىٰ
Izhab ilaa fir'auna innahu taghaa.
Git Firavun'a, şüphe yok ki o, azdı.
فَقُلْ هَل لَّكَ إِلَىٰٓ أَن تَزَكَّىٰ
Faqul hal laka ilaa-an tazakka.
De ki: İster misin temizlenmeyi.
وَأَهْدِيَكَ إِلَىٰ رَبِّكَ فَتَخْشَىٰ
Wa ahdi yaka ila rabbika fatakh sha
Ve sana Rabbinin yolunu göstereyim de korkasın, saygı duyasın?
فَأَرَىٰهُ ٱلْءَايَةَ ٱلْكُبْرَىٰ
Fa araahul-aayatal kubra.
Derken ona en büyük delili göstermişti.
فَكَذَّبَ وَعَصَىٰ
Fa kazzaba wa asaa.
Oysa yalanlamıştı, karşı gelmişti.
ثُمَّ أَدْبَرَ يَسْعَىٰ
Thumma adbara yas'aa.
Sonra da geri dönmüştü de koşup gitmişti.
فَحَشَرَ فَنَادَىٰ
Fa hashara fanada.
Derken halkı toplamıştı da bağırmıştı.
فَقَالَ أَنَا۠ رَبُّكُمُ ٱلْأَعْلَىٰ
Faqala ana rabbu kumul-a'laa.
Ben, sizin en yüce Rabbinizim demişti.
فَأَخَذَهُ ٱللَّهُ نَكَالَ ٱلْءَاخِرَةِ وَٱلْأُولَىٰٓ
Fa-akha zahul laahu nakalal aakhirati wal-oola.
Derken Allah onu, dünyada da, ahirette de azaplandırarak helak etmişti.
إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَعِبْرَةًۭ لِّمَن يَخْشَىٰٓ
Inna fee zaalika la'ibratal limaiy-yaksha
Şüphe yok ki bunda bir ibret var korkanlara.
ءَأَنتُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمِ ٱلسَّمَآءُ ۚ بَنَىٰهَا
A-antum a shaddu khalqan amis samaa-u banaaha.
Sizi yaratmak mı daha güç sizce, yoksa göğü yaratmak mı? Onu kurdu.
رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوَّىٰهَا
Raf'a sam kaha fasaw waaha
Tavanını yücelti, düzüp koştu.
وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَىٰهَا
Wa aghtasha lailaha wa akhraja duhaaha.
Ve gecesini kararttı, kuşluk çağını meydana çıkarttı.
وَٱلْأَرْضَ بَعْدَ ذَٰلِكَ دَحَىٰهَآ
Wal arda b'ada zaalika dahaaha.
Ve yeryüzünü de bundan sonra yaydı, döşedi.