بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
يَٰٓأَيُّهَا ٱلْمُدَّثِّرُ
Yaaa ayyuhal muddassir
Ey giysisine bürünüp kenara çekilen!
قُمْ فَأَنذِرْ
Qum fa anzir
Kalk da uyar!
وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ
Wa rabbaka fakabbir
Rabbinin yüceliğini duyur!
وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ
Wa siyaabaka fatahhir
Temizle giysilerini!
وَٱلرُّجْزَ فَٱهْجُرْ
Warrujza fahjur
Uzaklaştır kendinden pisliği!
وَلَا تَمْنُن تَسْتَكْثِرُ
Wa laa tamnun tastaksir
Çok bularak başa kakma yaptığın iyiliği!
وَلِرَبِّكَ فَٱصْبِرْ
Wa li Rabbika fasbir
Ve yalnız Rabbin için dayanıklı kıl benliği!
فَإِذَا نُقِرَ فِى ٱلنَّاقُورِ
Fa izaa nuqira fin naaqoor
O boruya üfürüldüğünde,
فَذَٰلِكَ يَوْمَئِذٍۢ يَوْمٌ عَسِيرٌ
Fazaalika yawma 'iziny yawmun 'aseer
İşte o gün çok zorlu, çok çetin bir gündür.
عَلَى ٱلْكَٰفِرِينَ غَيْرُ يَسِيرٍۢ
'Alal kaafireena ghayru yaseer
Küfre batmışlar için hiç de kolay değildir.
ذَرْنِى وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًۭا
Zamee wa man khalaqtu waheedaa
Benimle, yarattığım kişiyi baş başa bırak!
وَجَعَلْتُ لَهُۥ مَالًۭا مَّمْدُودًۭا
Wa ja'altu lahoo maalam mamdoodaa
Hesapsız bir mal verdim ona.
وَبَنِينَ شُهُودًۭا
Wa baneena shuhoodaa
Göz doyurucu oğullar verdim.
وَمَهَّدتُّ لَهُۥ تَمْهِيدًۭا
Wa mahhattu lahoo tamheeda
Alabildiğine imkânlar döşedim onun için.
ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ
Summa yat ma'u an azeed
Tüm bunlardan sonra hırs ile daha da artırmamı istiyor.
كَلَّآ ۖ إِنَّهُۥ كَانَ لِءَايَٰتِنَا عَنِيدًۭا
Kallaaa innahoo kaana li Aayaatinaa 'aneedaa
Hayır, iş sanıldığı gibi değil! O, bizim ayetlerimize karşı bir inatçı kesildi.
سَأُرْهِقُهُۥ صَعُودًا
Sa urhiquhoo sa'oodaa
Ben onu dik bir yola süreceğim.
إِنَّهُۥ فَكَّرَ وَقَدَّرَ
Innahoo fakkara wa qaddar
Derin derin düşündü o; ölçtü-biçti.
فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ
Faqutila kayfa qaddar
Kahrolası, nasıl bir ölçü kullandı!
ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ
Summa qutila kaifa qaddar
Bir kez daha kahrolası, nasıl bir ölçü kullandı?!
ثُمَّ نَظَرَ
Summa nazar
Sonra baktı.
ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ
Summa 'abasa wa basar
Sonra yüzünü buruşturdu, kaşlarını çattı.
ثُمَّ أَدْبَرَ وَٱسْتَكْبَرَ
Summaa adbara wastakbar
Sonra arkasını döndü ve böbürlendi.
فَقَالَ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌۭ يُؤْثَرُ
Faqaala in haazaaa illaa sihruny yu'sar
Şöyle dedi: "Bu, rivayet edilerek gelen bir büyüden başka şey değil."
إِنْ هَٰذَآ إِلَّا قَوْلُ ٱلْبَشَرِ
In haazaaa illaa qawlul bashar
"İnsan sözünden başka bir şey değil bu."
سَأُصْلِيهِ سَقَرَ
Sa usleehi saqar
Onu sekara fırlatacağım.
وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا سَقَرُ
Wa maaa adraaka maa saqar
Bilir misin nedir sekar?
لَا تُبْقِى وَلَا تَذَرُ
Laa tubqee wa laa tazar
Ortada bir şey bırakmaz, hiçbir şeyi görmezlik etmez o.
لَوَّاحَةٌۭ لِّلْبَشَرِ
Lawwaahatul lilbashar
İnsan için tablolar/levhalar/ekranlar sunandır o/deriyi yakıp kavurandır o.
عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ
'Alaihaa tis'ata 'ashar
Üzerinde ondokuz vardır onun.