بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
لَآ أُقْسِمُ بِيَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ
Laaa uqsimu bi yawmil qiyaamah
Hayır, öyle değil! Kıyamet gününe yemin ederim ki,
وَلَآ أُقْسِمُ بِٱلنَّفْسِ ٱللَّوَّامَةِ
Wa laaa uqsimu bin nafsil lawwaamah
Öyle değil! Kendisini ısrarla kınayan benliğe de yemin ederim.
أَيَحْسَبُ ٱلْإِنسَٰنُ أَلَّن نَّجْمَعَ عِظَامَهُۥ
Ayahsabul insaanu al lan najm'a 'izaamah
İnsan, kendisinin kemiklerini asla bir araya toplamayacağımızı mı sanıyor?
بَلَىٰ قَٰدِرِينَ عَلَىٰٓ أَن نُّسَوِّىَ بَنَانَهُۥ
Balaa qaadireena 'alaaa an nusawwiya banaanah
Hayır, sandığı gibi değil! Biz onun parmak uçlarını da tam bir biçimde düzenlemeye gücü yetenleriz.
بَلْ يُرِيدُ ٱلْإِنسَٰنُ لِيَفْجُرَ أَمَامَهُۥ
Bal yureedul insaanu liyafjura amaamah
Fakat insan kendi önünde rezillik sergilemeyi ister.
يَسْـَٔلُ أَيَّانَ يَوْمُ ٱلْقِيَٰمَةِ
Yas'alu ayyyaana yawmul qiyaamah
"Kıyamet günü nerede/ne zaman?" diye sorar.
فَإِذَا بَرِقَ ٱلْبَصَرُ
Fa izaa bariqal basar
Göz şimşek çaktığında,
وَخَسَفَ ٱلْقَمَرُ
We khasafal qamar
Ay tutulduğunda,
وَجُمِعَ ٱلشَّمْسُ وَٱلْقَمَرُ
Wa jumi'ash shamusu wal qamar
Ve Güneş'le Ay biraraya getirildiğinde,
يَقُولُ ٱلْإِنسَٰنُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ ٱلْمَفَرُّ
Yaqoolul insaanu yaw ma 'izin aynal mafarr
Der ki insan o gün: "Kaçılacak yer nerede?"
كَلَّا لَا وَزَرَ
Kallaa laa wazar
Hayır, yok sığınacak yer!
إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ ٱلْمُسْتَقَرُّ
Ilaa rabbika yawma 'izinil mustaqarr
Varılıp durulacak yer Rabbinin huzurudur o gün.
يُنَبَّؤُا۟ ٱلْإِنسَٰنُ يَوْمَئِذٍۭ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ
Yunabba 'ul insaanu yawma 'izim bimaa qaddama wa akhkhar
Haber verilir insana o gün önden gönderdiği de arkaya bıraktığı da.
بَلِ ٱلْإِنسَٰنُ عَلَىٰ نَفْسِهِۦ بَصِيرَةٌۭ
Balil insaanu 'alaa nafsihee baseerah
Gerçek şu ki insan, öz benliği üzerine yönelmiş keskin ve derin bir bakıştır;
وَلَوْ أَلْقَىٰ مَعَاذِيرَهُۥ
Wa law alqaa ma'aazeerah
Dökse de ortaya tüm mazeretlerini.
لَا تُحَرِّكْ بِهِۦ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِۦٓ
Laa tuharrik bihee lisaa naka lita'jala bih
Onu aceleye getiresin diye dilini onunla hareketlendirme!
إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُۥ وَقُرْءَانَهُۥ
Inna 'alainaa jam'ahoo wa qur aanah
Onu toplamak ve okumak bize düşer.
فَإِذَا قَرَأْنَٰهُ فَٱتَّبِعْ قُرْءَانَهُۥ
Fa izaa qaraanaahu fattabi' qur aanah
O halde, biz onu okuduğumuzda, sen onun okunuşunu izle.
ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُۥ
Summa inna 'alainaa bayaanah
Sonra onu açıklamak da bizim işimiz olacaktır.
كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ ٱلْعَاجِلَةَ
Kallaa bal tuhibboonal 'aajilah
Hayır, hayır! Siz hemencecik geleni seversiniz.
وَتَذَرُونَ ٱلْءَاخِرَةَ
Wa tazaroonal Aakhirah
Ve sonradan geleceği terk edersiniz.
وُجُوهٌۭ يَوْمَئِذٍۢ نَّاضِرَةٌ
Wujoohuny yawma 'izin naadirah
Yüzler vardır o gün parıltılı,
إِلَىٰ رَبِّهَا نَاظِرَةٌۭ
Ilaa rabbihaa naazirah
Rabbine doğru bakan.
وَوُجُوهٌۭ يَوْمَئِذٍۭ بَاسِرَةٌۭ
Wa wujoohuny yawma 'izim baasirah
Ve yüzler vardır o gün, asık/buruk,
تَظُنُّ أَن يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌۭ
Tazunnu any yuf'ala bihaa faaqirah
Kendisine, bel kıracak bir hesap yöneleceğini sezinler.
كَلَّآ إِذَا بَلَغَتِ ٱلتَّرَاقِىَ
Kallaaa izaa balaghatit taraaqee
İş, onların sandığı gibi değil! Can, köprücüklere dayandığında,
وَقِيلَ مَنْ ۜ رَاقٍۢ
Wa qeela man raaq
"Kim var okuyup üfleyecek?" denilir!
وَظَنَّ أَنَّهُ ٱلْفِرَاقُ
Wa zanna annahul firaaq
Sezinlemiştir ki odur ayrılık.
وَٱلْتَفَّتِ ٱلسَّاقُ بِٱلسَّاقِ
Waltaffatis saaqu bissaaq
Dolaşmıştır el-ayak/kol-bacak.
إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ ٱلْمَسَاقُ
Ilaa rabbika yawma'izinil masaaq
Rabbine doğrudur o gün sevkiyat.
فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّىٰ
Falaa saddaqa wa laa sallaa
Ne tasdik etti ne sadaka verdi ne namaz kıldı/dua etti.
وَلَٰكِن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ
Wa laakin kazzaba wa tawalla
Tam aksine, yalanladı, gerisin geri döndü.
ثُمَّ ذَهَبَ إِلَىٰٓ أَهْلِهِۦ يَتَمَطَّىٰٓ
Summa zahaba ilaaa ahlihee yatamatta
Sonra da çalım sata sata ailesine gitti.
أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰ
Awlaa laka fa awlaa
Çok uygundur sana bu bela, çok uygun!
ثُمَّ أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰٓ
Summa awlaa laka fa awla
Evet, çok uygundur sana bu bela, çok uygun!
أَيَحْسَبُ ٱلْإِنسَٰنُ أَن يُتْرَكَ سُدًى
Ayahsabul insaanu anyytraka sudaa
İnsan, başıboş bırakılacağını mı sanıyor?
أَلَمْ يَكُ نُطْفَةًۭ مِّن مَّنِىٍّۢ يُمْنَىٰ
Alam yaku nutfatam mim maniyyiny yumnaa
O, dökülen meniden bir sperm değil miydi?
ثُمَّ كَانَ عَلَقَةًۭ فَخَلَقَ فَسَوَّىٰ
Summa kaana 'alaqata fakhalaq fasawwaa
Sonra o, bir çiğnem et oldu da Allah onu yarattı, ardından düzgün bir şekle ulaştırdı.
فَجَعَلَ مِنْهُ ٱلزَّوْجَيْنِ ٱلذَّكَرَ وَٱلْأُنثَىٰٓ
Faja'ala minhuz zawjayniz zakara wal unsaa
Nihayet ondan iki çifti, erkeği ve dişiyi vücuda getirdi.
أَلَيْسَ ذَٰلِكَ بِقَٰدِرٍ عَلَىٰٓ أَن يُحْۦِىَ ٱلْمَوْتَىٰ
Alaisa zaalika biqaadirin 'alaaa any yuhyiyal mawtaa
Peki bunu yapan, ölüyü diriltmeye güç yetiremez mi?