Amharic - ሳዲቅ & ሳኒ ሐቢብ Arabic - تفسير المیسر Azərbaycanca - Alikhan Musayev Bengali - জহুরুল হক Bosnian - Besim Korkut Deutsch - Abu Rida Muhammad ibn Ahmad Deutsch - Bubenheim & Elyas Deutsch - Adel Theodor Khoury English - Sayyid Abul Ala Maududi English - Saheeh International English - Mohammad Habib Shakir English - Abdullah Yusuf Ali Español - Muhammad Isa García Farsi - آیتی Français - Muhammad Hamidullah Indonesian - Kementerian Agama Italiano - Hamza Roberto Piccardo Japanese - 日本語翻訳 Korean - 한국어 번역 Kurdish - تهفسیری ئاسان Malay - Basmeih Русский - Эльмир Кулиев Русский - Аль-Мунтахаб Svenska - Bernström Tajik - Оятӣ Türkçe - Abdulbakî Gölpınarlı Türkçe - Yasar Nuri Öztürk Tatarça - Ногмани тәфсире Українська - Михайло Якубович Urdu - جالندہری Ozbek - Мухаммад Содик Chinese - 穆罕默德马健
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
وَٱلنَّٰزِعَٰتِ غَرْقًۭا
Wan naazi 'aati gharqa
Yemin olsun, çekip koparanlara/yay çekenlere/kuyudan su çekenlere/bağsız-bekçisiz koşan atlara/ayrılık yüzünden hasret çekenlere/daldırıp daldırıp çıkaranlara,
وَٱلنَّٰشِطَٰتِ نَشْطًۭا
Wan naa shi taati nashta
Yemin olsun, rahatça, incitmeden çekenlere/düğümü hünerle çözenlere/bir yerden bir yere gidenlere/coşkuyla iç çekenlere,
وَٱلسَّٰبِحَٰتِ سَبْحًۭا
Wass saabi-haati sabha
Yemin olsun, boşlukta yahut suda yüzüp gidenlere,
فَٱلسَّٰبِقَٰتِ سَبْقًۭا
Fass saabi qaati sabqa
Derken öne geçip yarışı kazananlara,
فَٱلْمُدَبِّرَٰتِ أَمْرًۭا
Fal mu dab-bi raati amra
Bir iş ve oluşu çekip çevirenlere,
يَوْمَ تَرْجُفُ ٱلرَّاجِفَةُ
Yawma tarjufur raajifa
Ki o gün şiddetle sarsacak olan saracaktır.
تَتْبَعُهَا ٱلرَّادِفَةُ
Tatba'u har raadifa
Onu, ardısıra gelen izleyecektir.
قُلُوبٌۭ يَوْمَئِذٍۢ وَاجِفَةٌ
Quloobuny-yau maaiziw-waaji-fa
Bazı kalpler o gün kaygıdan titreyecektir.
أَبْصَٰرُهَا خَٰشِعَةٌۭ
Absaa ruhaa khashi'ah
Onların gözleri yerlere eğilecektir.
يَقُولُونَ أَءِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِى ٱلْحَافِرَةِ
Ya qoo loona a-inna lamar doo doona fil haafirah
"Biz gerçekten bu çukurda eski halimize döndürülecek miyiz?" diyorlar.
أَءِذَا كُنَّا عِظَٰمًۭا نَّخِرَةًۭ
Aizaa kunna 'izaa man-nakhirah
"Un-ufak kemikler haline geldikten sonra, öyle mi!"
قَالُوا۟ تِلْكَ إِذًۭا كَرَّةٌ خَاسِرَةٌۭ
Qaalu tilka izan karratun khaasirah.
"Hüsran dolu bir dönüştür bu öyleyse!" diye konuştular.
فَإِنَّمَا هِىَ زَجْرَةٌۭ وَٰحِدَةٌۭ
Fa inna ma hiya zajratuw-waahida
Oysaki o, sert bir komut sesinden ibarettir.
فَإِذَا هُم بِٱلسَّاهِرَةِ
Faizaa hum biss saahirah
Bir anda hepsi uyanıp ortaya geliverir.
هَلْ أَتَىٰكَ حَدِيثُ مُوسَىٰٓ
Hal ataaka hadeethu Musaa
Ulaştı mı sana Mûsa'nın haberi?
إِذْ نَادَىٰهُ رَبُّهُۥ بِٱلْوَادِ ٱلْمُقَدَّسِ طُوًى
Iz nadaahu rabbuhu bil waadil-muqad dasi tuwa
Hani, Rabbi ona, kutsal vadide, Tuva'da seslenmişti:
ٱذْهَبْ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُۥ طَغَىٰ
Izhab ilaa fir'auna innahu taghaa.
"Firavun'a git! İyice azdı o."
فَقُلْ هَل لَّكَ إِلَىٰٓ أَن تَزَكَّىٰ
Faqul hal laka ilaa-an tazakka.
"De ki ona: 'Arınıp temizlenmeye ne dersin?"
وَأَهْدِيَكَ إِلَىٰ رَبِّكَ فَتَخْشَىٰ
Wa ahdi yaka ila rabbika fatakh sha
"Seni Rabbine kılavuzlayayım da gönülden ürperesin!"
فَأَرَىٰهُ ٱلْءَايَةَ ٱلْكُبْرَىٰ
Fa araahul-aayatal kubra.
Derken, ona o en büyük mucizeyi gösterdi.
فَكَذَّبَ وَعَصَىٰ
Fa kazzaba wa asaa.
Ama o yalanladı, isyan etti.
ثُمَّ أَدْبَرَ يَسْعَىٰ
Thumma adbara yas'aa.
Sonra, sırtını döndü; koşuyordu.
فَحَشَرَ فَنَادَىٰ
Fa hashara fanada.
Derken, bir araya toplayıp bağırdı.
فَقَالَ أَنَا۠ رَبُّكُمُ ٱلْأَعْلَىٰ
Faqala ana rabbu kumul-a'laa.
Dedi ki: "Ben sizin en yüce rabbinizim."
فَأَخَذَهُ ٱللَّهُ نَكَالَ ٱلْءَاخِرَةِ وَٱلْأُولَىٰٓ
Fa-akha zahul laahu nakalal aakhirati wal-oola.
Bunun üzerine Allah, onu sonraya ve önceye ibret olmak üzere bir ceza ile çarptı.
إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَعِبْرَةًۭ لِّمَن يَخْشَىٰٓ
Inna fee zaalika la'ibratal limaiy-yaksha
Kuşkusuz, bunda, içine ürperti düşen için tam bir ibret vardır.
ءَأَنتُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمِ ٱلسَّمَآءُ ۚ بَنَىٰهَا
A-antum a shaddu khalqan amis samaa-u banaaha.
Siz mi daha zorsunuz yaratılışça, gök mü?
رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوَّىٰهَا
Raf'a sam kaha fasaw waaha
Onu O yapıp kurdu. Onun boyunu yükseltti; ardından ona ahenk ve düzen verdi.
وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَىٰهَا
Wa aghtasha lailaha wa akhraja duhaaha.
Gecesini kararttı, kuşluğunu ortaya çıkardı.
وَٱلْأَرْضَ بَعْدَ ذَٰلِكَ دَحَىٰهَآ
Wal arda b'ada zaalika dahaaha.
Bundan sonra da yeri yayıp deve kuşu yumurtası biçiminde yuvarlattı.