بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
فَلَمَّا تَرَٰٓءَا ٱلْجَمْعَانِ قَالَ أَصْحَٰبُ مُوسَىٰٓ إِنَّا لَمُدْرَكُونَ
Falammaa taraaa'al jam'aani qaala as haabu Moosaaa innaa lamudrakoon
İki topluluk birbirini görecek hale gelince, Mûsa'nın adamları seslendi: "İşte şimdi yakalandık!"
قَالَ كَلَّآ ۖ إِنَّ مَعِىَ رَبِّى سَيَهْدِينِ
Qaala kallaaa inna ma'iya Rabbee sa yahdeen
Mûsa dedi: "Hayır, asla! Rabbim benimledir, bana kılavuzluk edecektir."
فَأَوْحَيْنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ أَنِ ٱضْرِب بِّعَصَاكَ ٱلْبَحْرَ ۖ فَٱنفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍۢ كَٱلطَّوْدِ ٱلْعَظِيمِ
Fa awhainaaa ilaa Moosaaa anidrib bi'asaakal bahra fanfalaqa fakaana kullu firqin kattawdil 'azeem
Bunun üzerine Mûsa'ya, "Asanla denize vur!" diye vahyettik. Deniz hemen yarıldı, her dalga kümesi kocaman bir dağ gibi oldu.
وَأَزْلَفْنَا ثَمَّ ٱلْءَاخَرِينَ
Wa azlafnaa sammal aakhareen
Ötekileri de oraya yaklaştırdık.
وَأَنجَيْنَا مُوسَىٰ وَمَن مَّعَهُۥٓ أَجْمَعِينَ
Wa anjainaa Moosaa wa mam ma'ahooo ajma'een
Mûsa'yı ve beraberindekileri toptan kurtardık.
ثُمَّ أَغْرَقْنَا ٱلْءَاخَرِينَ
Summa aghraqnal aakhareen
Sonra ötekileri boğduk.
إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۭ ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Inna fee zaalika la Aayaah; wa maa kaana aksaru hu mu'mineen
Bunda elbette bir ibret vardır ama onların çoğu inanmış kimseler değildi.
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Wa inna Rabbaka la Huwal 'Azeezur Raheem
Ve şüphesiz, senin Rabbindir O mutlak Azîz, mutlak Rahîm.
وَٱتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ إِبْرَٰهِيمَ
Watlu 'alaihim naba-a Ibraaheem
İbrahim'in haberini de oku onlara.
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِۦ مَا تَعْبُدُونَ
Iz qaala li abeehi wa qawmihee maa ta'budoon
Hani babasına ve toplumuna şöyle demişti: "Siz neye ibadet ediyorsunuz?"
قَالُوا۟ نَعْبُدُ أَصْنَامًۭا فَنَظَلُّ لَهَا عَٰكِفِينَ
Qaaloo na'budu asnaaman fanazallu lahaa 'aakifeen
Dediler: "Birtakım putlara tapıyoruz. Onların önünde toplanıp tapınmaya devam edeceğiz."
قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ إِذْ تَدْعُونَ
Qaala hal yasma'oona kum iz tad'oon
Dedi: "Yalvarıp yakardığınızda sizi duyuyorlar mı?"
أَوْ يَنفَعُونَكُمْ أَوْ يَضُرُّونَ
Aw yanfa'oonakum aw yadurroon
"Size yarar sağlıyor yahut zarar veriyorlar mı?"
قَالُوا۟ بَلْ وَجَدْنَآ ءَابَآءَنَا كَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ
Qaaloo bal wajadnaaa aabaaa 'anaa kazaalika yaf'aloon
Dediler: "Hayır! Ancak atalarımızı böyle yapar halde bulduk."
قَالَ أَفَرَءَيْتُم مَّا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ
Qaala afara 'aitum maa kuntum ta'budoon
Dedi: "Gördünüz mü neye ibadet ediyormuşsunuz!"
أَنتُمْ وَءَابَآؤُكُمُ ٱلْأَقْدَمُونَ
Antum wa aabaaa'ukumul aqdamoon
"Siz ve o eski atalarınız!"
فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّۭ لِّىٓ إِلَّا رَبَّ ٱلْعَٰلَمِينَ
Fa innahum 'aduwwwul leee illaa Rabbal 'aalameen
"Şüphesiz onlar benim düşmanım. Ama âlemlerin Rabbi dostum."
ٱلَّذِى خَلَقَنِى فَهُوَ يَهْدِينِ
Allazee khalaqanee fa Huwa yahdeen
"O yarattı beni, O yol gösteriyor bana."
وَٱلَّذِى هُوَ يُطْعِمُنِى وَيَسْقِينِ
Wallazee Huwa yut'imunee wa yasqeen
"O'dur beni doyuran, suvaran."
وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ
Wa izaa mardtu fahuwa yashfeen
"Hastalandığımda O'dur bana şifa ulaştıran."
وَٱلَّذِى يُمِيتُنِى ثُمَّ يُحْيِينِ
Wallazee yumeetunee summa yuhyeen
"Beni öldürecek, sonra diriltecek O'dur."
وَٱلَّذِىٓ أَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لِى خَطِيٓـَٔتِى يَوْمَ ٱلدِّينِ
Wallazeee atma'u ai yaghfira lee khateee' atee Yawmad Deen
"Din gününde hatalarımı affetmesini umup durduğum da O'dur."
رَبِّ هَبْ لِى حُكْمًۭا وَأَلْحِقْنِى بِٱلصَّٰلِحِينَ
Rabbi hab lee hukmanw wa alhiqnee bis saaliheen
"Rabbim, bana hükmetme gücü/hikmet bağışla, beni hak ve barış seven iyiler arasına kat!"
وَٱجْعَل لِّى لِسَانَ صِدْقٍۢ فِى ٱلْءَاخِرِينَ
Waj'al lee lisaana sidqin fil aakhireen
"Sonradan gelecekler arasında benimle ilgili doğru/isabetli bir dil oluştur."
وَٱجْعَلْنِى مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ ٱلنَّعِيمِ
Waj'alnee minw warasati Jannnatin Na'eem
"Beni, nimetlerle dolu cennetin mirasçılarından kıl."
وَٱغْفِرْ لِأَبِىٓ إِنَّهُۥ كَانَ مِنَ ٱلضَّآلِّينَ
Waghfir li abeee innahoo kaana mind daalleen
"Babamı da affet. Çünkü o, sapmışlardandır."
وَلَا تُخْزِنِى يَوْمَ يُبْعَثُونَ
Wa laa tukhzinee Yawma yub'asoon
"Herkesin diriltileceği gün beni utandırma."
يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌۭ وَلَا بَنُونَ
Yawma laa yanfa'u maalunw wa laa banoon
"Bir gündür ki o, ne mal fayda verir ne oğullar."
إِلَّا مَنْ أَتَى ٱللَّهَ بِقَلْبٍۢ سَلِيمٍۢ
Illaa man atal laaha biqalbin saleem
"Yalnız temiz bir kalple Allah'a varan kurtulur."
وَأُزْلِفَتِ ٱلْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ
Wa uzlifatil Jannatu lilmuttaqeen
Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır.